28 Eylül 2008 Pazar

Karşılaşma..!


Kalabalığın arasından bana doğru geliyordu. Sanki hayatının en mutlu anını yaşarmışçasına gülümsüyordu. Kim olduğunu bilmediğim, ama bir yandan da çok tanıdık olduğundan emin olduğum bir adam, yavaş yavaş bana yaklaşıyordu insanları yararak. Önce bana gülümsediğinden emin olamadım. Ama eğer şaşı değilse, dümdüz gözlerimin içine bakıyordu...


O yol, insanların arasından bana ulaşmak için katettiği o mesafe benim her şeyi çözmem için hazırlanmış bir geri sayımdı sanki. Onun başını ilk çevirdiği an sayaç çalışmaya başlamıştı. Benimle göz göze geldiği an. Bakışların birleştiği o andan sonra yüzünde beliren ifade o kadar dikkatimi çekmişti ki... Sanki " yaa gördün mü işte sonunda karşılaştık..." diyordu bana. Yaklaştıkça, hafif hafif aşağı yukarı sallamaya başladı kafasını. Emin olamadım, " sen şimdi görürsün!" mü demek istiyordu yoksa, "ben sana demiştim" mi... Belli ki geçmişte onunla bir şey yaşamıştık ki, benim de ne yapmak istediğini anladığımdan emin bir surat, ve aynı eminlikteki adımlarla beni hedef almıştı.



O kadar tanıdıktı ki, tanıştığımızdan emindim. Adımları yaklaşırken düşünmeye başladım. Fazla samimi olmadığım, uzun zamandır görmediğim herkesi teker teker gözümün önüne getiriyordum. Kimdi bu! Onu tanıyacağımdan bu kadar emin olan bu adam kimdi! Aramızdaki mesafe iyice azalmıştı artık, daha fazla onun kim olduğunu düşünmekle vakit kaybedemezdim. O kendinden emin gülümsemeye, "Pardon, çıkaramadım" demek, ve ikimizin de düşeceği o durum şu anda çok gereksizdi. Ne de olsa şimdi bir süre konuştuktan, ve "mutlaka görüşelim, böyle rastlaşmayı beklemeyelim artık!" dedikten sonra uzunca bir süre görüşmeyecek, konuşmayacaktık.



Planlar yaptım. Neler söylemeliyim... Evet, ben de aynı saçma ve emin gülümsemeyi takınmalıydım. Acaba samimiyetimiz ne derecedeydi. Sarılmalı mıydım, elini mi sıkmalıydım? Bunu ona bırakmaya karar verdim. Hareketlerimi onun yönlendirmesine izin vermek, yapılacak en iyi şeydi. Belki onu hatırlamadığımı tahmin eder, ilk cümlesinde kim olduğunu söylerdi. Ben de zaten hatırlamış gibi yapar, gözüne girerdim. Yine de kimle konuştuğumu hiç bilmeden, neler söyleyebileceğimi de hazırlamak zorunda hissettim kendimi. Yapılacak en iyi şey, önce "Nerelerdesin sen yaa!" gibi bir tepkiyle sıcak bir ilişki kurup arkasından hal hatır sormaktı sanırım. O beni sorduğunda da, "bildiğin gibi" cevabı çok mantıklı olacaktı. Hem samimi bir hava yaratacak, hem de olumsuz bir karşılığa imkan vermeyecekti. Bildiğin gibi... Samimiyiz ya, biliyorsundur ne de olsa! Çok yaklaşmıştı artık, tam karşımdaydı neredeyse, ve ben hazırdım!



Yanımdan geçti... Arkamda duran sakallı adamla sarıldılar. "Hiç gelmeyeceksin sandım...!" "Trafik işte, naber?" Belli ki birbirlerini tanıyorlardı. Oysa içten içe bir heyecan kaplamıştı içimi. Sevinmiştim. Ne yalan söyleyeyim, hayal kırıklığına uğradım... Neyse, şaşıydı sanırım...

1 yorum:

Unknown dedi ki...

,) Deli adam..